Blogumdaki kaynak belirtilmemiş tüm yazılar Emre Güney'e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Güçlü bilgisayarın mı var? Dururken kripto para kazansın. Hemen bir madencilik hesabı aç!

Üç dört saate sıkışmış insancıklar

By | 1 comment
Bu müzikle iyi gider
Walter Feels Alive Again by any song in the world on Grooveshark



İşle uyku arasında 3-4 saatlik hayatlara sıkışmış insancıklar
Kimi ne yapacağını düşünürken bitirecek bu geceyi, kimi ise ver elini kumandalar ve ekranlar... Eli silah tutan adamlar, bıyıklı, sakallı köy ağaları. O anda başka bir kanalda öpüşme sahnesi sansürlenmiş bir dizi oynuyor olacak. Bir kanalda düpedüz eğlenceye dökülmüş hor görülen kadınlar sansürsüz yayında. Kadınlar daha bir yaklaşmışlar ekrana, erkeklerse gizli gizli izliyor olacak. Kimsenin ilgilenmediği çocuğun gözleri çanak gibi ve dudağı büzüşmüş. Yürümeyi de öğrenmemiş daha. Yarım saat önce oturtmuşlar öyle kalmış. Yuvarlanan oyuncağa uzanamazken yemekten kalma önlüğüne boncuk gibi bir gözyaşı düşecek, dalgın annesinin onu görmesini beklerken. Baba telefonda, eşiyle bile konuşmadığı samimiyetle erkek arkadaşıyla geyik yapıyor. Bir yandan da volta atıyor evin içinde, çıkmış çorapları ve çocuğun oyuncaklarını tekmeleyerek.

Uykudan önce alt tarafı 3-4 saat
Kafa dağıtsam, boşaltsam diye oturdu az önce. 1 saat olmuş bile. Sanal karakterlerin sanal dertleriyle daha bir dolar ve şişerken, yarın yapacağı alışverişin ürünlerini de farketmeden seçmiş oldu reklam arasında. Tarifsiz bir bıkkınlıkla uyanacaktı sabah, ruhunu ya da bedenini tatmin etmeden filmi başa sarmanın etkisiyle.


Uykudan önce 3-4 saat falan 

Daha iş çıkışı yaptığı alışverişin poşet izleri elinde. Ellerine bakarken nasıl da nasırlaşmış olduklarını gördüm. Oysa 14 yaşındaydı daha. Sabah yedi, akşam dokuz. Gündüz neredeyse boyunun yarısı kadar motor kapağını yerdeki bir tekneye koyup yağlardı. Ustasına lamba tutar, alet edevat getirirdi. 
"Usta kaputun öbür tarafına geçtiğinde çaktırmadan arabaya yaslanıp dinleniyorum abi" dedi. Eli yüzü simsiyah. Niye okumuyorsun diye sormadım, okuyamıyorsa üzülmesin diye. Kendisi dedi, "okuldan attılar abi". Çocuğun birisi annesine sövmüş, bu da dövmüş. Çocuk olmadan ağır işçi olmuş bu çocuk, üstüne üstlük bir de köpek bakıyormuş. Evin de uzak dedim. Olsun abi dedi. Ben 5'de kalkıp onu da gezdiriyorum dedi. Para biriktiriyormuş. Ya cep telefonu alacakmış ya da bisiklet. "Kaç lira kaldı" diye sordum. 40 lira dedi. Sıkıntı bastı beni. Veremedim. O'ndan yirmi yaş büyük koca iç mimardım. O anda 40 liram yoktu. O anda yoktu işte. Dükkana varana kadar sinir ve sıkıntıdan daraldım. Neyseki birlikte yürüyüşümüzün son köşesini dönmüştük. 


Bilemedin 3-4 saat
Kimi oflayarak yarın ne giyeceğini seçiyor şimdilerde. Haliyle gardrop büyük, seçenek çok. "Off şunu da hiç giymedim daha" ama bu sene modası geçti işte. "Kıs şunun sesini" diye bağırdı ev arkadaşı. Ekranda fakir ama iyilere lâyık bir kız. Ekmeği aslanın midesinden çıkarıyor. Bu ay da hiç dışarı çıkmaz ve birkaç hafta daha markete/pazara falan gitmezse yırtık ayakkabısını yenileyebilecek. Gardrobun önündeki kıza tekrar bakıyorum. Nasıl böyle şimarık ve kıymet bilmez olurken hem de bu filmi izleyip karşısında ağlayabiliyor? İçindeki hala duyarlı ve insancıl parçaya bakıp bununla avunsam mı diyorum. 

Son 2-3 saat. Yarından hemen önce
Yatmak istiyor ama... Kalbi kırık, kafası karışık. İş yeri de huzursuzmuş. Uyumak ölmek gibi diyor. Acımıyor, düşünmen gerekmiyor. Kaçış gibi. Ne yazık tünelin ağzında yeni bir iş günü var. Öğlene kadar anca açılır, akşamüstü de bir rehavet tamam. Yeter ki uyusun can. Biraz dinlensin. Yarını düşünmeye daha çok var. Umarım rüyası güzel olur da biraz ruhu doyar.


Son 1-2 saat... Yatmaya daha var
Hiç yatmasam diyor. Ya da gündüz uyusam gece çalışsam. Akşamları daha iyi çalışıyormuş. Kahvesinden bir yudum daha aldığında göz göze geldik. Yüzünü ilk kez o zaman gördüm. Kahve soğumuş. Zorla yuttu ve yüzünü buruşturdu. Yüzünde belli belirsiz gülümseme gibi bir sevimlilik vardı. Gözlerini bağdaştıramadım. Buğulu ve hüzünlüydüler. Nasıl bu kadar farklı olabilirler ki diye içimden geçirirken "Bak aklımda ne var biliyor musun" dedi. Bir şey icad etmiş küçük bir mucit gibi baktı. Mesela dedi, "ben bugün bahçıvanlık yapmak, çim biçmek istiyorum, onu yapmalıyım. "Hep benim işimi yapmak isteyen bir başkası da o gün benim işimi yapsa" dedi. "Düşünsene nasıl olur? Herkes her gün imrendiği bir işi yapıyor. Sıkılma yok." Sen bir nevi iş değişimi diyorsun ama her işi isteyen çıkacak mı diye sordum. "Çıkar be abi" dedi. Neden çıkmasın? "Tüm işsizleri de bu havuza alsan her işi hep yapacak bulunur" dedi.

1 saat falan daha takılayım yatarım...

Zaten hep yatmaya ramak kala aklına gelirdi tüm orjinal düşünceler ve projeler. Sonra da uyuyamazdı. Sabaha da aynı ilhamı bulmak ne mümkün. Bu arada... Proje demişken... paftasını ıslatmış bir öğrenciye rastladım sonra. Çayını damlatmış sandım. Sallama çaymış. Zamanı da yok kim bilir. Su kaynatıp bir poşeti atıvermiş içine gelmiş mutfaktan. Poşet hala içinde ama çay soğumuş bile. Bir yudum dahi almamış. Stresten panik yapmış, ağlıyor. Göz yaşıymış paftayı ıslatıp boyaları dağıtan. Fincana üstten bakıp karışmamış sallama çaya baktım. Çay değil boyadır bes belli. Fincanın içi kızın resminden bile berraktı. Kafası ve resmi ise bir o kadar karışık. Annesiyle dertleşmek için telefonu eline aldı. Kontörü bitmiş, arayamadı.
Back Home Before Sunset by
Hassan9 @deviantart.com 

Daha kötüleri, çok, ama çok acıklı olanları var. Ama çevirdim kafamı. Güneşe, sımsıcak hedefe baktım. Adalet yerini bulacak ve tüm hakedilenler sahiplerine kavuşacak. Bunu biliyordum. "Perde" diye bağırdım. Kapanış sahnem başladı. Gördüğüm tüm bu insanlar elele tutuşmuş, Dünya'nın çevresini sarmışlardı. Dünya artık temiz ve mutluydu. Huzurlu ve sevinçliydi. Yeşile ve maviye, güler yüze ve iyi niyete doydum. Vadiler içinden uçtum, göğsümle denizi süpürdüm.

Dalmama bilemedin 3-4 dakika var
Sonraki sabahım yeni Dünya'da. Yapacak çok işim var.





Emre Güney

3 Mayıs 2012

Sonraki Kayıt Önceki Kayıt Ana Sayfa

1 yorum:

  1. Yazınız güzeldi teşekkür ediyorum.
    3. Boyut yazılım versiyonunda “adalet” programı olmadığından çalıştıralım diye tıklamak için sekmesi de yok. İstesek te bulamıyoruz o adalet programını. Bir üst versiyona geçmek gerekiyor. Şu anki programı iyice kavramış “OL”anlar zaten bir üst versiyonu kullanmaya hazırlar. 3B nin sadece bir “sanı” olduğunu anladılar. Bir üst versiyonunda ne olduğunu kullanmaya başlayınca anlayacaklar. Zaten “program” dediğin nedir ki? Onu yazanın vizyonu. Geçek mi? Değil. O kelimenin anlamını bilen var mı? Gerçek nedir? An be an değişen gerçek olur mu? Bir bakıyorsun başka; bir daha bakıyorsun yine başka. Yer, zaman, mekan hep farklı yerinde durmuyor. Hani gerçekti…
    İşin sahibi “TEK” değişmeyen gerçek. Ve OL dedi oldu bitti.

    YanıtlaSil