Blogumdaki kaynak belirtilmemiş tüm yazılar Emre Güney'e aittir. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. Blogger tarafından desteklenmektedir.

Ruhsallık/Toplum

Bilim/Gündem

Güncel

Güçlü bilgisayarın mı var? Dururken kripto para kazansın. Hemen bir madencilik hesabı aç!

Daha fazla insan ölmesin diye...

antalya diplomasi forumu

Antalya'nın dünyaca ünlü turizm merkezi Belek, geçen günlerde birçok ülkeden üst düzey bürokratı ağırladı. Binlerce siyaset adamı içki ve kahvelerini yudumlayarak lüks uçak ve helikopterlerine bindiler ve Antalya Belek'e geldiler. Savaş artık dursun diye konuşmak üzere, ısıtmalı deri koltuklu zırhlı arabalarına binerek binlerce polisin görevlendirildiği karayolu ile otel ve kongre merkezlerine transfer edildiler. 

Artık daha fazla insan savaşta ölmesin diye...
Orta seviye ziyaretçiler yerleştikleri birinci sınıf otellerin onlarca metrelik ışıl ışıl açık büfeleri önünde yemeklerini seçip aldılar ve üst seviye ziyaretçiler ise seksi hanımefendilerin servis yaptığı özel yemek odalarına alınıp ağzına çeşitli şeyler tıkıştırılarak acaip şekillere sokulmuş pişmiş hayvanlardan muazzam sunumlarla karşılandılar. 

Neyse ki sonunda sıra, artık daha fazla insan ölmesin ve bu savaş dursun diye yapılacak olan toplantılara gelmişti...

Zeminleri birinci sınıf mermer kaplı fuayelerde üzerleri onlarca çeşit ikramlıklarla donatılmış bistro masaların etrafı katılımcılarca çoktan sarılmıştı. Bir ilçenin enerji ihtiyacını karşılayacak kadar enerji bu fuaye ve salonları aydınlatıp ısıtmaya uğraşırken Ukrayna'nın nükleer santralinin hayati bir noktasını az önce bir füze ıskalamıştı. Sadece bölge halkı değil, pek çok ülke panik içindeydi.

Daha iki hafta önce, mis gibi kek kokan sıcak yuvasından, güzel karısı ve 2 yaşındaki prensesinden göz yaşlarıyla ayrılan eli kanlı bir Rus askeri, az önce hamile ve masum bir Ukraynalı'yı öldürdüğünün hiç farkında olmayacaktı. O sırada Antalya Belek'te bilmem kaçıncı tur görüşmeler bitmişti ve dinlemek ya da konuşmaktan yorulan bürokratların bir kısmı VIP masaj odalarına, bir kısmı da sevgilileriyle odalarına çekildiler ve önceden ısınmış yataklarına girdiler... Tam da bu sırada, Ukrayna'nın sıradan bir metro istasyonunda tek kişilik çadırlarında kalan Kateryna, üç gündür korkudan kekelemeye başlamış kızı Marta'nın üstünü örtüyordu. Sıcaklık yerin altında bile -5 dereceydi.

Belki yarın ateşkese varılırdı...

Artık savaşta daha fazla insan ölmesin diye devam eden toplantılar bugün dördüncü günündeydi. Oda kapısı çalındı... Ve adını bilmediğim bir bakanın sabah kahvaltısı yatağına geldi. Öyle ya, VIP bir şahsiyet ve kimbilir hangi büyük ülkenin devlet adamıydı. Pastırmalı yumurtasını ve Türkiye'nin en pahalı balını yerken "şu konfor ve saygınlık da ne güzel nimet ama" diye böbürlenerek içinden geçirdi. O sırada Kateryna, dün akşamdan pet bardağında arttırdığı çorbaya azıcık sıcak su bulup karıştırmıştı ve Marta'yı yediriyordu. Bakan duştan çıkmış, parfümünü sıkıp kravatını bağlamıştı ve B3 kongre salonuna doğru yola koyulmuştu.

Her şey bir an önce savaş dursun diye...

 

Emre Güney
14 Mart 2022




Vicdandan daha büyük insaniyet ve adalet sağlayıcı bir mekanizma daha yoktur. Yeri geldiğinde aynı vicdan zalimlerin de en ızdıraplı sınavı olacak! Dünya cennetti, insan cehennemi getirdi!


Evet, yanlış duymadınız...

Son 2 yılımız Corona virüs ve varyantları ile, testler ve aşılarla gündemi meşgul etti malum... Kaldı ki daha bunu atlatmadan, ağzından asla hayırlı bir şey çıkmamış Fill Hates Amca'mız insanlığı daha ciddi şekilde tehdit edecek yeni salgınlar ve virüslere karşı uyarıyor...



Ben lafı uzatmadan, gripler, ağrılar ve yaralar gibi basit ve orta seviye virüslerle/hastalıklarla mücadeleye ilişkin bir takım yenilikçi yöntemler sunacağım. Bu gibi anlayışlar, kavrayışlar materyalistik insanlarda işe yaramaz. Bunu anlatmak için enerji ve zamanınızı harcamayın. Bu metodlar, bizim aslında uzay zamansız, eterik, çok boyutlu varlıklar olduğumuzu anlamış olanlar içindir.

Hazır mısın?

Genelde ilk işaret gece boğazındaki kuruma, kaşıntı ya da batmaları farketmenle olur. Ağrı, kesik ya da yaralanmalarla mücadelede de anlatacağım aynı yöntemler geçerlidir. Ben hep grip tehditlerinde kullandığım için gribal bulaşıcı hastalıklardan tarif edeceğim...

Boğazınızda bir şeyler olduğunu farkediyorsunuz...

  1. Fiziksel önlemlerle başlayın. Dişleriniz sağlamsa, ağzınızda yara, dişlerinizde açık çürük vs yoksa bir miktar elma sirkesi içerek ve gargara yaparak boğazınızda çoğalmaya başlayan organizmaları azaltıp mideye süpürmüş olursunuz. Gribal hastalıklar mide yoluyla ilerleyemez. Mideye indirerek onları en güçlü kaleye, mide asidine gönderirsiniz.
  2. En eğlenceli kısma geldik. En güçlü imajinasyon gücünüze ihtiyaç var. Söyleyeceklerimi ne kadar güçlü, parlak, canlı, tutarlı ve kararlı görselleyebilir ve sürekliliğini sağlarsanız yöntem o kadar başarı sağlar. Aynı zamanda kendi sanatsal yaratıcılığınızı katmalı ve ona kendinizden özgün bir şeyler vermelisiniz. Artık bir ölümlü ve aciz bir beden gibi değil, çok boyutlu, uzayın ve zamanın ötesinde ışık varlıklar olarak çalışıyoruz.
  3. Boğazınızı (ya da sizin senaryoda sorun neredeyse orayı) bir enerji ızgarası ile kafes içine alıyorsunuz. Dilerseniz metalik, saydam ya da opak, ya da yarı saydam bir balon, zar içine de alabilirsiniz. Orayı dilediğiniz şekilde işaretliyor ve sarıyoruz, vücudun diğer yerlerinden yalıtıyoruz.
  4. Şu bilinçle ya da buna benzer bir zihniyetle virüsü, mikrobu, ya da sorunu karşılıyoruz:
    "Hoşgeldin. Benim vücudumdasın. Senin farkındayım. Orada olduğunu ve ne yapmakta olduğunu görüyorum. Sana kızgın değilim ama burada kalmana izin verilmeyecek."
  5. Tüm dikkatinizi oraya toplayın. Her şeyi gören göz gibi onun tepesine çökün. Ama bu dikkatte ASLA endişe, korku, nefret olmamalı. Kesinlikle bunu istemiyoruz. Sadece onun farkında olun ve izleyin. Aciz bir beden değilsiniz. İnsan bedenindeki ölümsüz, çok boyutlu bir varlıksınız. Patron sizsiniz ve varoluş sizin emrinizdedir. 
  6. Sardığınız sorunlu bölge etrafında çeşitli eksenlerde döndürdüğünüz halkalardan, hayal edebileceğiniz en beyaz, en parlak, beyaz ışığın sorunlu bölgeye püskürüp orayı yıkadığını, arındırdığını, mikrobu etkisiz hale getirdiğini canlandırın. Bunu çeşitli uzaklıklardan, mümkün olan en yüksek detay ile ve çok yakınlarından, çeşitli hızlarda en iyi şekilde canlandırın. Zihninizdeki, kendi 3 boyutlu animasyon yeteneğinizi geliştirip en iyi şekilde kullanın. Başardıkça, detaylandıkça ve renklendikçe ne kadar eğlenceli olduğunu göreceksiniz. Örneğin, birkaç hulahop çemberinin sorunlu bölge etrafında serbestçe döndüğünü hayal edin. Bir çember sağdan sola dönerken bir diğer yukardan aşağı, bir diğeri diagonal dönebilir ve hatta birisi de masanın üzerinde dönme hareketini yitiren bozuk paranın hareketi gibi spiral bir hareket ekseni izleyebilir. Tüm bu çemberler olaylı bölgeye bakan yüzeylerinden, yani merkezlerine doğru mikron inceliğinde bir yırtık boyunca göz kamaştırıcı bir ışık püskürtüyor.
  7. Akabinde yarattığımız ilk koza ile onu önce bedenin diğer bölgelerinden yalıtmıştık ve yeni etkilerin girişine kapıyı kapatmıştık. Aynı anda birkaç katmanlı bu canlandırmayı değiştirin. Dikkatinizi bir izole edici küreye/enerjetik ızgaraya ya da kozaya, bir de ışık püskürten halkalara verin. Küreye çarpanlar geri dönüyor, küreden çıkmaya çalışanlar kaçamıyor. Ancak ışıkla yıkanıp nötralize olmaya ya da zararsız olarak dönüşmeye mecburlar. Kudretinizi konuşturun. Siz kaynaksınız, ışıksınız. Burası sizin bedeniniz ve siz ne derseniz o olur. Yeni Dünya'nın yeni araçlarını hayranlıkla kullanın.
  8. Üçüncü katman ses! Işıkla taradığımız bölgeye white noise, pink noise, brown noise gibi sesler gönderiyoruz. Bunları müzik ve seslerle uğraşanlar bilir. Bilmeyenler için anlatalım: Bir çağlayanın sesi, yayın gelmeyen televizyonlardan gelen "hıssssss" sesi, deniz dalgalarının hışırtısı gibi bir tiz gürültüyü sorunlu bölgeye, virüslü boğaza imajinasyon olarak veriyoruz. Orada bulunan, bize birazcık geçici huzursuzluktan fazlasını veremeyecek organizmayı her koldan fevkalade rahatsız ve huzursuz ediyoruz. Ses, ışık, telkin. Onunla iletişim kurun. "Burası benim bedenim! Göreceğini gördün, artık gidebilirsin."
  9. Tepesine çökün ve an be an, zerre kadar endişe korku taşımadan onun farkında olun. Ve bu 3-4 katmanlı çalışmayla onu perişan edin.

Bünyeye bağlı olarak bir gribin nezle ya da öksürüğe çevirmesi bile 3-4 gün alabiliyor. Bazen eklem ağrıları ve halsizlikler bu ilk günlere eşlik ediyor ve bir gribin çözülme öncesi en zor zamanları burada geçiyor. Ardından tıkanık bir süreç gelebiliyor. Eğer şanslıysanız ferah bir sinüs, geniş nefes yolları ve yan ürünleri 👃😪 kolay atma becerisine sahipseniz bile toplam süreç 1 hafta ila 10 gün zaman alabiliyor. Eğer altyapısı sağlam, güçlü bir bünyeye sahipseniz bu yöntemler ile gribin vücudu tam olarak etkilemesine fırsat bile vermeden 1 gece ya da 2 gün gibi bir sürede ağrısız, öksürüksüz, halsizlik ve nezlesiz olarak viral bir hastalıktan kurtulabilirsiniz.

Başlangıç için sözlü tarfilerimin yanısıra yukarıdaki animasyonlu görselleri de ilham olarak kullanabilirsiniz. Onları nasıl kullanacağınız sizin yaratıcılığınıza kalmış.
Önleyici tedaviler, bağışıklık sistemini güçlü tutma ve sürekli destek kuvvet için de her gün hatırlayıp canlandıracağınız, tüm bedeninizi çevrenizde dönen bir yıldız tetrahedron içerisinde hayal etmeyi adet haline getirebilirsiniz. 

 



Öncelikle anlamalı ve öyle de hissetmelisiniz. Bilmelisiniz. Etten, aciz birer beden değiliz. Bizler "ışık bedeniz!"


Virüslerle ilişkileriniz şimdi nasıl? Tecrübelerinizi yazarsanız sevinirim.


Sağlık ve neşe dolu günler!

Ƹ̵̡Ӝ̵̨̄Ʒ


Görsel: Franz Bachinger
 
Karanlık, havası nemli, yeri ve duvarları soğuk ve ıslak, çıkışı ve ucundaki ışığı toplu iğne başı kadar uzakta görünen bir tünelden geçiyoruz. Duvarlarındaki bozuk taşları arasından çamurlu kara eller kıvranarak uzanıyor...


"Gitme, burada kal, beni de götür" diye sana değmeye, seni tutmaya çalışan, ikna edici sözler fısıldayarak beynini uyuşturan binlerce soğuk el... Yanında arkadaş, rehber yok, teselli ve nasihat yok. Çıkana kadar iletişim yok, ışık yok, alet yok, araç yok. Ve bu yol tek başına yürünecek.

Bugüne kadar maneviyat namına ne yaptınsa yanına kâr, ateşine har, o kaldı. Tek yoldaşın, tek rehberin, içindeki o ateş, çekirdeğindeki o ışık. Güvenebileceğin ya da sığınabileceğin özünden başka hiçbir şey yok.

Eller tünelde bırakılacak. Yürünecek bu yol; yürünecek son yol...

 

Emre Güney
02.12.2021

 
düden park

 
Şu dünyanın en kral ve zenginlik içindeki hayatını da yaşasam buranın bir cehennem olduğu fikrinden vazgeçmem ve o aldatıcı konforun, keyfin ve sahte zenginliğin, içerideki sarsılmaz kudretin yanında  nicelik, nitelik, maddiyat ya da maneviyat olarak zerresi dahi olmadığının bilincindeyim.
 
Ve bunları söylerken de hâşa bizim yararlılığımızı, zararlılığımızı, niyetimizi, ırkımızı dahi gözetmeden bize sınırsızca hayat, sığınma ve meşk sunan Dünya Ana'yı asla küçümsemiyor, şikayet etmiyorum. İnsanın dokunmadığı her şeyi tenzih ediyorum. İnsan ancak ve ancak bir şeyleri kontrol ve idare ettiğini zannediyor.

Şu sürekli tartışa durduğumuz ve bazılarımızın korktuğu, sakındığı, Devletlerin bile üzerindeki zalim güçler dahi olsun, her ne kadar ilgimizi çekip bizi meşgul etseler, dilimize dolansalar da sadece bir şeyleri yönettiklerini sanıyorlar. Ancak onlar da bir tuvale dokunan ─belki az daha koyu renkli─ birer fırça darbesinden başka şey değiller ve tuval ya da fırça olmadıkları gibi, belki ancak o fırçanın ucuna bulaştırılmış ufak bir zerre boya olabilirler.

Şükür ki şu birkaç saniyelik değerli vaktimizi Anadolu'da geçirmeye layık görülmüşüz ve şu karmaşık ama değerli zamana şahit olmuşuz. Dünya'daki hiçbir zenginliğin üzerini örtüp büyüleyemeyeceği kudreti görene, gördürene, merak edene ve arayana şükürler ve selamlar olsun.

 

Emre Güney
02/03/2021



Başlarına en büyük olaylar gelmeden önce bu yazıyı sevdiklerinizle paylaşın.

Bu farkındalığı en iyi anlayıp uygulamak için bu yazıyı
okumadan önce şu yazımı okumanızı tavsiye ederim. 
Bu yazılar, "birlikte" bu farkındalığın iki cephesini anlatmaktadır. 
İlki sebebi, ikincisi (yani bu) ise sonucudur.
 

 
Bazı kaynaklar varoluştaki en yüksek bilgiye Hakikat Bilgisi adını koyar. Son iki-üç yıla kadar hep gerçeği ve gerçeklikleri araştırdık. Ancak gördük ki aradığımız şey gerçeklikler ya da realiteler değil. Çünkü bunlar kişi, koşul ya da konumlara göre değişen kavram ya da yapılar. Oysa biz hepsinden en yüce, en yüksek bilgiyi arıyorduk. Aradığımız şey kişi, konum, taraf ve koşullara göre değişmemeliydi.

Gerçeklik (aslında sözde gerçeklik) ile hakikat bilgisini idrâkın arasındaki farkı açmak gerekiyor. Pek çok yerde söylüyorum: En yüksek bilgiyi en çok ve en net bir biçimde bu sitede veriyorum diye. YouTube kanalıma da içerik üretiyorum ancak bu içerikler bir bilgisayar diliyle açıklamak gerekirse üç-dört alt klasör seviyesindeki gerçekliklerden ibaret. Karanlık dünya, rüya âlemi hayatlarımız, cehennem hakkında... Buradaki Ruhsallık temalı yazılarımda ise Hakikat Bilgisi ya da Ona yakın seviyede bilgi veriyorum. Yine bilgisayar diliyle tabir etmeyi çok uygun ve yerinde buluyorum ki Hakikat Bilgisi ise kök dizinde yer alan bilgiler. En yüksek bilgi. Diğer tüm bilgilerin sebebini ve sınırlarını tayin ediyor.

Görüp görebileceğiniz her şey ama her şey oyun içindeki oyunun içindeki oyunlar. Matrix filmindeki karşılığı ile ifade edecek olursak bahsettiğim bilgi Neo'nun kırmızı hapı aldıktan sonra yaşadığı aydınlanma, sırrı çözme ve GERÇEK ÖZGÜRLEŞME. Hatta bu da sisteme müdahale etme yetki ve becerisi ile sonuçlanmıştı. Bahsettiğim şey yaşadığınız ve başınıza gelebilecek her şeyin kök dinamiklerini anlamak ve onlardan AZÂDE OLMAK. Bunlar dünyevi eğlenceler ve egosal oyalamacalarla meşgul insanlar için uygun bilgiler değil. Zaten bir sebeple bu tür bilgiler o tür insanlara asla ulaşmıyor. Ulaşsa da özüne temas edip bir yankı/cevap bulamıyor. Ama bu da ne bir aksilik, ne bir gecikme; bu kişiler ya da kümülatif varoluş için. 
 
Bu, uğrunda bu kadar uzun bir giriş yazılacak yazı değil aslında. Çünkü o çok net, çok ortada ve keskin. Bir düz yazı gibi değil, hikayeleşmiş biçimde de değil bu defa madde madde Hakikat Bilgisi nasıl bir şey bundan bahsedeceğim. Beyin bilgiyi madde madde, sıra sıra daha iyi düzenleyebiliyor. Ancak okuyacaklarınız beyinden ziyade kalple anlaşılacak. Hakikat nedir ve ne değildir... 
 
♦ Numaralandırmada herhangi bir sıralama yoktur. Başlıyorum... ♦

  1. Hakikat Bilgisi idrak edilmişse eğer, bu idrak başınıza gelebilecek herhangi bir şeye karşı travmatik tüm etkileri daha yaşanırken geçersiz kılar. Hiçbir deneyim sizi depresyona sokamaz, travma yaratamaz, esir alamaz.
  2. Hakikat Bilgisi'nin idrakı hiçbir bilgi/öğreti ile haşır neşir olmadan çok yüksek kendini izleme ve gözlem ile kendiliğinden de gelebilir.
  3. Hakikat Bilgisi inzivalara çekilme ve tefekkür gibi uygulamalarla da kendiliğinden gelebilir.
  4. Hakikat Bilgisi bir kere farkedildiğinde geri dönülmez ve etkisi eksilemez bir biçimde kişiyi etkiler. Tüm kişilere ve olaylara bakış kalıcı olarak değişir.
  5. Hakikat Bilgisi kişinin daha az konuşmasına, çevreyle daha az etkileşime geçmesine sebep olur. Bu, kişinin asosyalleşmesine ve yalnızlığı daha çok tercih etmesine sebep olacaktır. Bunun sebebi insanlara güven ve sevgisini kaybetmek değil, kişinin sosyalleşmek için bir sebep ya da ihtiyaç duymamasıdır.
  6. Hakikat Bilgisi insanların yalanlarını, bir şeyleri örtme ya da bükme çabalarını, aldatmalarını ve abartmalarını çok daha iyi farketmenize sebep olur. Ancak bununla birlikte bunları yüzlere vurup savaşmaya ya da kusmaya sebep olmaz. Çünkü hakikat bilgisi ile kendi kişiliğiniz ve diğer kişilerin mevcudiyeti ortadan kalkmıştır. Bir diğer sebep de, herkeste kendin dahil her kişinin görülmesi ve açığa çıkan sevgi-merhamettir.
  7. Hakikat Bilgisi ölme, sakat kalma vb. kaygı ve korkuları yok eder. Aslında bir korku filminden korkmak dahil tüm korkuları yok eder! Korku sahibi olacak kişi yıkılmıştır. Sürüngen beyinden sebepli anlık "refleks korku" kabarır, ancak saliseler içinde farkındalığa girer ve girdiği gibi gerçekliği çöker!
  8. Hakikat Bilgisi, insanların sizin hakkınızdaki düşüncelerinin sizi yönetmesini engeller. Bununla birlikte o düşünce ve tahminler görüş ya da farkındalık alanından çıkmaz. Yani eskisinden daha açık ve ortadadırlar ancak hükümleri, üzerinizdeki ağırlıkları ortadan kaybolmuştur.
  9. Hakikat Bilgisi evrensel olan, kişiye ve koşula göre değişmez tüm kanunların üzerinde bir iç adalet ve vicdan seviyesini ortaya çıkartır. Öyle ki dünyanın en âlâ kanunları, hakları, kuralları düzenlense ve uygulansa dahi bunlar bükülebilirlerdir ancak hakikati anlamış kişinin öz vicdanî değerleri ve kararları eğilip bükülmez şekilde bütünün hayrı, hakkı ve huzurunu koruyacak yapıya kavuşmuştur.
  10. Floral Cranes by Spacefrog Designs
    Hakikatın idrak edilmesi ya da kişinin Onu anlaması için kişi her şeyden çok özgürlüğü istemelidir. Özgürlük isteği sokaklarda ya da istediğin ülkede dolaşabilmek ya da istediği şeye istediği an sahip olabilmek değildir. Bahsettiğim şey; zihinde, kafada özgürlüktür, beklentisizliktir, "tamam"lıktır ve her şeyden azâdeliktir. 
  11. Hakikat Bilgisi kalıcı, sarsılmaz doyum, mutluluk, huzur ve denge getirir.
  12. Hakikat Bilgisi, siz sarhoşken dahi etkisini yitirmez. Çünkü o bilgi değildir. Her koşulda geçerli, kesin, eksilmez ve harici faktörlerden asla etkilenmez bir biçimde sizi koruma altına alır ve tüm hayatınızı, tüm deneyimlerinizi sarar, kapsar. "Koruma" ifadesi sadece daha iyi algılanması adına kullanılmış bir ağız alışkanlığından başka şey değil! Korunmaya ihtiyaç duyacak bir şey artık mevzu bahis değildir.
  13. Hakikat Bilgisi her şeyi eskisinden daha da büyük bir farkındalık ve derinlikle tatmanıza sebep olurken bunlardan depresif, dramatik, kederli, yıkıcı, üzücü bir şekilde etkilenmenize de mâni olur.
  14. Hakikat Bilgisi karşınızdaki kişinin davranışlarının doğal ve gerçek, sahte, abartılı, içten ve candan ya da çıkarcı amaçlarla yapılmış olduğu sezgisini açıkça ortaya koyar.
  15. Hakikat Bilgisine sahip olan kişi -misal- duygusal bir filmin etkisiyle ağlarken ya da içerken, bunun hem tadını çıkarıp hem de en ufak bir kederlenme, kalıcı ajitasyona maruz kalamaz. Dahası, tüm dram ve keder hemen o anda komediye çevrilebilir, ve hatta tüm aciziyet ve keder tam da o anda ve aynı zamanda da gülünçtür.
  16. Hakikat Bilgisi kimseye karşı kalıcı öfke, nefret, kıskançlık, komplo, çekemezlik taşımanıza kesin olarak engel olacaktır. Çünkü kendinizi bildiğinizden onları bilirsiniz. Yine ağız alışkanlıklarını düzeltelim: Kim kimi bilecek? Kişiler yok!
  17. Hakikat Bilgisine sahip olan kimseler, değil herhangi bir çıkar; para ve hatta canla dahi satın alınamazlar!
  18. Hakikat bilgisi öyle bir anlayıştır ki hiçbir kişi, nesne, kurum ya da inanç çıkarına çevrilemez. Manipule edilemez. Yapısı müsait değil. Hakikat bilinci doğası gereği başlılığı, şeyhlik ve müritliği, suistimal ve faydalanılmayı otomatikman imkânsız kılar. Hakikat sahipliğe çevrilemeyen, anonim, her yerde, herkes için her koşulda mevcut olan bir anlayıştır.
  19. Hakikat bilgisi dış kaynaklı umut ve kurtuluş projelerini, küresel değişimlere gebeliği, mucizevi değişimlere beklenti ve bağımlılığı devre dışı bırakır.
  20. Hakikat bilgisi kişiyi yok edip kişiyi görenin yorumsuz ve yargısız görüşüne ─yani salt farkındalığa─ geçiş sağladığından tüm kişi sorunları kesin, kalıcı ve geri dönüşsüz olarak devre dışı kalır. Kişi yokken, aynı zamanda anılar ve geçmiş-gelecek de olmadığından sorun, dram, keder, şok, sarsıntı, trajedi, depresyon ─ya da aklınıza olumsuz başka ne geliyorsa─ mevzu bahis olamaz. 
  21. Hakikat bilgisi dramı yok etmekle kalmaz, siz mutluluk, neşe, doyumu çok daha derin  deneyimlerken bunlara olası bağımlılığın getireceği gelecekteki, potansiyel mutsuzlukları da daha yaşanmadan geçersiz kılar. Mutluluk geldiği an daha çok yaşanır, ancak mutluluğun gidişinin yoksunluğu da artık yoktur. Yani dünya sizi mutlu anılarınızdan ve ilişkilerinizden dahi vuramaz, bağlayamaz!
  22. Hakikat bilgisi basitliği, evrenselliği, ölçeksiz ve koşullandırılmamış olması sebebiyle %99+ dünyevi bilgi, öğretiyi ve inancı, dini ve kültürü devredışı bırakır. Çünkü hakikat anlaşıldıktan sonra bunlar öylesine yavan, kıt ve koşullanmış gelir ki tüm entellektüel, akademik, bilimsel ya da tarihi bilgiye olan ilgi kaybolur. Çünkü;
  23. Varlığın farkedilmesiyle birlikte şimdiye kadar gerçeklik ve yaşam, ya da canlılık olarak kabul edilmiş olan şey artık çökmüştür. Çökmüş olan bir şey üzerine kurulmuş olan her şey de onunla birlikte buharlaşıp yok olur. Bu sebeple bir rüyaya harcanan enerji, zaman ve emek de anlamını yitirmiştir.
  24. Hakikatin idrakı üzerinizdeki tüm kitlesel, subliminal, teknolojik ya da cin, şeytan, büyü gibi inanç kökenli silah ve manipulasyon araçlarını geçersiz kılar. Hakikatin idrakı kişiyi ortadan kaldırdığı ve sizi kişinin etkilerinden münezzeh kıldığı için azâdesiniz.
    • Bir üst maddenin devamı olarak bu şu demek oluyor... Size çip de takılsa, teknolojik yollarla kafanıza ses, dram, depresyon ya da vesvese de verilse, büyü de yapılsa, tüm bunlar değişken ve iktidarı pamuk ipliğine bağlı olan kişiye, kimliğinize yapılmış olacak, ancak siz ondan artık azâdesiniz. Yapılanı farkına varacak ancak tesirini almayacaksınız. Çünkü bunların temas ettiği "kimliği" artık kendinizden, yani asıl olandan kopardınız.
  25. Hakikat, bir inanç sistemi olmadığı gibi, bir kişi/din/kültür/odak merkezli de olmadığı için sizden bir şey talep etmez. Yaşam stilinizi değiştirmeniz gerekmez. İlişki ya da sorumluluklarınızı ihmal edip bir şeyleri bırakıp belli bir şeylere yönelmenizi ya da adanmanızı beklemez. Tüm yaşamınıza aynen devam ederek iyinin ve kötünün, yararlı ve zararlının ötesinde, daha üst bir perspektifte görmenizi ve algılamanızı sağlar. Bununla birlikte yaşadıklarınız üzerinde hiçbir etki, yargı ve yaptırımı yoktur çünkü bu duygular bir insana, kimliğe, kişiye aittir. Gözler ve kulaklar dünyanın üzerinden görür, duyar.
  26. Hakikatin idrakı paradoksaldır. İnsanı bir yandan hiçlikteki enginlik ve bütünlüğe bağlarken, bir yandan da bir kişilik, birey, karakter olarak önemsizleştirip yok eder. Kimliğin erimesi eninde sonunda insanı savunmaya ve savaşmaya ihtiyaç duymayacağı ve hiçbir beklenti içinde olmadığı engin bir huzur ve sessizliğe ulaştıracaktır.

 

Evet, size hakikatin idrak edilmesinin etkilerinden bahsettim. Ama eksiklik var. "Nasıl yapacağız, neden yapalım?" gibi. Bu yazı onlardan bahsetmiyor. Aslında bu yazı daha önce SARSILMAZ'IN GÖRÜLÜŞÜ yazımın devamı niteliğinde. Bu yazıların biri sebebi, biri sonucu anlatıyor. Okuduysanız bile, sizi tekrar Sarsılmaz'ın Görülüşü I'e davet ediyorum. Ardından bunu tekrar okursanız en yüksek faydayı alırsınız.

Aslında Yunus Emre'nin, Şems'in, Mevlana'nın, Maharaj'ın, Eckhart Tolle'ün, Gurdjieff'in, Krishnamurti'nin, Papaji'nin ve adını atladığım nice değerli ve ölümsüz üstâdın anlatmaya çalıştığı şeyden farklı bir şey anlatmıyorum. Sadece bu derin ve sözcüklerle tarifi çok zor şeye günlük olaylar, duygular ve kavramlarla farklı bir berraklık, canlılık ve anlaşılırlık getirmeye çalışıyorum. Umarım bir şeyleri harekete geçirmeyi başarmışımdır.


Emre Güney
Aralık 2020




Vücudumda olanları anlayabilmek için çok okudum, araştırdım, bir çok insanla tanışıp konuştum. Vardığım nokta, kimse bilmiyor!!! Çünkü saçma sapan önerilerde bulunuyorlardı. Enerji gönder, şifa ver, verelim, hatta seans yapalım diye zırvalayanlar bile olmuştu. Hay senin seansına, daha ne olduğunu bilmiyorsun neye seans yapacaksın? Enerji seanslarını, şifa tantanalarını soytarılık olarak görüyorum. Sen kimsin ki kime şifa vereceksin, kime enerji göndereceksin, hey gidi hey, hem de ücret karşılığı he? İnsanların çaresizliklerinden nemalanmak, kazanca dönüştürmek, süslü püslü açıklamalarla kişisel gelişim safsataları ile haklı gösterme sahtekârlıkları din tüccarlarının yeni çağ versiyonudur. Alma verme dengesi, bağış gibi kılıflara sokmak bu olguyu değiştirmez. Kasıtlı sert giriş yaptım, çünkü hakikat ve şifa sözleri ediliyorsa eğer, destursuz ne girilir ne de konuşulur! Hiç kimse kimseye şifa veremez, gerçek şifa Tanrı'dandır, bitti... O olmak, kişinin yok oluşudur, ki zaten başımın tepesinden öyle iniyordu. Bu yüzden ne enerji-şifa göndermesi, saçmalamayın!!!

Okuduklarımda elbette bulduğum şeyler vardı ama yeterli gelmiyordu. Yine tanıştığım biri vardı. (ismini O müsade istemeden paylaşamam) Auraları başına gelen bir durumdan sonra görebildiğini söylemişti. Benimkine bakmasını rica etmiştim. Telefonda konuşuyorduk ve bağırma sesini duydum, aman Allah'ımm diye!!! Ne oluyor yaw dedim, ne oluyor?

Bu çok büyük diye söyleniyordu çok büyük? Ne büyük ya, neden bahsediyorsun diyorum. Bu çok büyük ışık aman Allah'ım diye bağırarak ağaca sarılmıştı. 😊 Elbette ciddiye almamıştım. Sadece şaşırmıştım. O gün ona aynen şunu söyledim; "ne inanıyor ne de reddediyorum, bilmiyorum. Ama bilmek zorundayım çünkü vücudum dayanamıyor artık." Ben sana yetemem dedi, Rus bir üstattan bahsetti ve eğer O'na ulaşırsa O'na soracağını söyledi ve öyle kaldı.

Bu olay birkaç yıl önceydi sanırım. Tam vakti hatırlamıyorum. Dünya çapında birçok insanla tanışıp paylaşmama rağmen elimde nur topu gibi bir bilmiyorum vardı. Ayahuasca'yı zaten bunu bilmek için istemiştim. 13 kez içmiş olmama rağmen hala bilmiyordum. Maksadım elimdeki tüm Ayahuasca bitene kadar (bu yazıyı 37 kez içtikten sonra yazıyorum ☺) şansımı denemek ve hala açılmazsa vücüdumdan kurtulmaktı.

Sonuna kadar devam...

Ölüm oyunu ciddi şekilde zihnimi ve bedenimi sarsmıştı. Kendime gelmem 10 günümü aldı. 😁 11. gün 23 Temnmuz'da 14. için hazırdım. 👊 Akşam 8 civarı içtim yine Ayahuasca Ana'yı, ama pek ümidim de yok, yine yerle bir edecek nasılsa modundayım, aman ne olursa olsun sonuna kadar gideceğim nasılsa, rahat rahat sigaramı içeyim, sonra içebilir miyim bilemiyorum, şimdi sigaranın tadını çıkar kızım. 😇

1 saate kalmadan tabii ki gümbür gümbür açılışını yapıyor ve yanılmadığımı alası ile ispatlıyor bana Ayahuasca Ana. Tüm benliğimi yerle bir ediyor, un ufak ediyor beni. 😫 Nasıl ediyor; hayal dahi edemezsiniz! İçimi de sert şekilde boşaltıyor elbette. Yine per perişan haldeyim, gerçek teslimiyet nediri elbette sağlam yaşatıyor. Çiğdem'in tüm hükmünü sona erdiriyor 😫 Tamamen elindeyim, tamamen çaresiz, tamamen bitik!!!

Ve bilişler hızla iniyor!!!

Tüm dünya ve bedenim sınırlı benliğimin ta kendisi 😱 Sınırlı benlik hastalığın ta kendisi. 😱 Kendisi gibi yarattığı dünya; hasta çaresiz, ölümlü sınırlı 😩 Ölebilen dirilse ne olur? Hiç... Canlı olan ölmez!!!

Gurdjieff'in 4. Yol Öğretisi'nde bahsettiği hakikati isteyen yardımcı benlerim açıkça farkındalığıma geliyor. 😱 Harikaaa, Sevgili Gurdjieff'e selam olsun, haklıymış. 🙏

"Her canlının içinde bir yaşam merkezi vardır, o büyüyüp güneşe dönüşebilir. Dirilenlerin kalbinde, Işık ve Kelam ile uyarılan ilahi güç, aklı aydınlatan bir Güneş'e dönüşür."
"Yersel güneş görünmez Göksel Güneş'in imgesi ve yansımasıdır; birincisi ruh aleminde, ikincisi maddi alemde mevcuttur, fakat ikincisi gücünü birincisinden alır."

Franz Hartman / Gül Haçlıların Gizli Sembolleri

Vücudumdan yayılan ışık, yok yavv ne ışığı, 😱 Güneş'in trilyon kat ötesinde sonsuz heybet, devasalll, devasalll güneş 😱 Ooovv, ooovv, ooovv 😱
Gözlerim açık görüyorum Güneş'i. 😱 Vücudum şoka girdi, Güneş'in heybetinden şoka girdi vücudum. 😱 Tüm vücudum şiddetle çırpınmaya başladı, hiçbir uvzumu kontrol edemiyorum. 😱 Uzandığım yerden öyle sıçrıyor ki vücudum, neredeyse tavana yapışacağım. 😱 Hayretten öleceğim!. 😱 Ellerim, kollarım bacaklarım çırpınıyor, aman Tanrı'mmmm 😱 Ooovvv. Vücudumun halinee inanamıyoruumm. 😱 Allah korusun, biri bu halde beni görse kalp krizi geçirir şoktan, aman Allah'ım. Vücudum güneşin heybetinden yatakta şiddetle hiç durmadan sıçrarken haykırıyorum şokla; çok büyükkk bu çokkk büyükkkk, ben bu büyüklüğü nasıl kabul ederim, nasıl!!! Çok büyük bu, ben küçücüğüm, bu büyüklüğü nasıl kabul edeceğim, ben nasıl kabul edeceğim!!! Nasıl kabul edeceğim bunu. 😫 Ben bu büyüklüğü nasıl kabul ederiimm!!! Sonsuz ihtişammm, heybettt, sonsuz büyüklük, dünyanın güneşi ne ki? Hiiççç!!! Ooovvv. 😱 1 saatten fazla vücudum tavana yapışacak düzeyde sıçrarken bu büyüklüğü nasıl kabul edeceğim diye haykırdım, haykırdım, haykırdım!!!

Bu heybete, bu büyüklüğe dağlar un ufak olur. 😱 Ben nasıl kabul edeceğim, nasıl? 😫 Vücudum dehşet ötesi sarsılıyor, zıplıyor, ellerim kollarım çok feci çırpınıyorrrr, ağzım sırıtmaya başlıyor (hiç kontrolüm yok) ve büyüklüğü kabul edemeyen benliğim heybetimden yerle bir oluyorrrr!!!😱 Güneşi tüm mevcudiyetimle yaşıyorumm, tümm heybeti yaşıyorumm, tümm ihtişamı !!!

Açıkça beyan ediyorum;

Ben güneşin ta kendisiyim!!!
Ben güneşimm, dünyanın ışığı Benimm!!!
Yaşam Benim!!!
Ben kendimden veririm, almam, hiçbir ihtiyacım yoktur benim!!!
Tüm hastalıklar, ölüm, sınırlılık, uyumsuzluk tamamı yalannn!!!
Hiçbiri gerçekte mümkün değil!!!
Tamamı güneşi balçıkla sıvamaya çalışmanın aptallığı.
Benim hiçbir açıklamaya, tanımlamaya ihtiyacım yok!!!
Ben kendimim!!!
Tüm konuşmalar, açıklamalar aptalca. Hiçbir şey yapmama gerek yok!
Algılanan dünya, hakikatinin inkârıdır!!!
Kendimi inkâr etmem, gördüğüm dünyadır!!!
Güneş Ben'im!!!


Işık'tan çatlamak üzereyim, o düzeylerde vücudum çatlayacak Işık'tan. 😱 Her yerimden ışık fışkırıyor ooovv!!! Devasal düzeyde esniyorum, devasal düzeyde esniyorum dakikalarca!!! Çatlayacağım ışıktan ooovv, çatlayacağım!!! Vücudum paramparça olacak neredeyse, her yerimden ışık fışkırıyor. 😱 Çatlayacağım Işık'tan diye haykırıyorum, haykırıyorum, haykırıyorum!!!

7 saatten fazla sürdü.

Ayağa kalkıyorum, söyleniyorum; adam doğru söylüyormuş, elbette ağaca sarılır, elbette!!! Doğru söylüyormuş meğerr. 😫
Seni gerizekâlı, sen neyin içine girdin, seni gerizekâlı, başına neyin geldiğinin farkında mısın? Seni aptallll, ne halt yiyeceksin şimdi, seni aptalll!!!
Al sana gördün, ne halt yiyeceksin şimdi?😫 Çok fena bittin kızım, çok fena, oovv!!! Tabii odada hızla volta atarken şoktan söyleniyorum!

Yorgunluktan sızana kadar esnedim, volta attım, söylendim durdum...


Aralık 2019


 Tam zamanı

Corona'yı fırsata çevir ve bugün yeniden doğ!

Planlar patladı değil mi?! Şurada daha 1-2 ay önce neler düşünüyordun. Yaz planları, kimbilir belki rezervasyonlar, fonda ilkbahar; kafada sevinçli planlar... Tatilin, haftasonu kaçamaklarıyla dolu sıcak yaz mevsimi, maaşının zammı, piknikte açacağın sandalyen, akşam gideceğin sinema, haftaya arkadaşlarınla çıkacağın kahve, çocuğunun okulu, sevgilinin sürprizi, kardeşine verdiğin yemek sözü... Hani planlamıştın! 

Hayatlarımızı planladığımızı, işleri ve eşyaları bir güzel düzenleyip sıraya koyduğumuzu falan zannediyoruz. Sözümona her şeyi özenle hazırlıyor, diziyor, yoluna koyuyoruz, ya da yoluna koyamayınca da bununla başa çıktığımızı sanıyoruz. Zihnin/sahte benliğin zırvaları bunlar! Bu söylediklerimi ancak gerçekten ciddi veya dönüştürücü bir şeyler yaşamış olanlar anlar. Hiçbir mutluluk, hayal ya da beklentinin bağımlısı olmaman gerektiği gibi, hiçbir korku, endişe ve acının da kölesi olma!

Dünyada bulabileceğin hiçbir tatmin ne doyurucu, ne de kalıcı olacak. Ama buna inandırılman ve bununla motive olup dünyaya daha çok bağlanman için olabilecek her iyi-kötü şey ve heyecan başına gelecek. Bağlılık ve bağımlılığını olabildiğince gerçeklemek ve seni buraya demirlemek için!

Fırsat bu fırsat

Bu gibi zor zamanlar, rutinin sarsıcı bir şekilde değiştiği zamanlar, konfor alanından çıkılan ve düzenin bozulduğu anlar paha biçilemez fırsatlar aslında. Bunu görelim. Parayla satın alınamayacak, büyük bir kudretin açığa çıkabileceği, sırrın çok daha kolay ve hızlı görülebileceği bir dönemdeyiz.

Şimdi beyinle, zihinle, kafamızdaki konfor ve güvenlik kalıplarıyla değil hislerimizle yaşamamız gereken zamanlardayız. Ancak önden, bunun üzerindeki örtüyü kaldırmamız şart. Sosyal medya, haberler, söylentiler, market ve fırınlardaki panik, 3 aylık et stoklamalar... Bunlar hep hastalıklı yok olma kaygılarının yol açtığı korku tabanlı zayıflıklar. Bunlar egonun bizi aciz ve ölümlü olarak tutma, bizi dünyaya demirleme yolları. Ki Çiğdem'in son yazısında anlatılan konudur.


Etrafımda insanlar görüyorum, gece uyumuyorlar. Saat saat vaka ve ölü sayılarını takip ediyorlar. Sosyal medyada mümkün olan tüm postları elden geçiriyorlar. Her biri bir başka korku, bir başka endişe, bir başka yaklaşım, hepsi evdeki şu bu malzemenin eksikliği ya da imkanın yokluğunu vurguluyor. Görüşümüzü, hislerimizi, kalbimizdeki ve karnımızdaki doğru-yanlış alıcılarını köreltiyor ve bizi her an her koşulda güçlü tutacak olan manevi kudreti alaşağı ediyor. Huzurlu ve akıştaki, bilinçli teslimiyeti geçersiz kılıyor. Bunlara ambargo koyun! Gruplardan çıkmanız, hesapları engellemeniz mümkün değilse bile onları görmezden gelin. Ki uyanış bir kez gerçekleştiğinde bunları görmezden gelmenize de gerek kalmayacak. Çünkü üzerinizdeki tüm kontrol zaten düşmüş olacak.

Mutluyum ben. Sakinim. Kaygısızım ve çok huzurluyum. Akşam yatar yatmaz da uykuya dalıyorum ve güzel uyuyorum. Biliyorum ki virüs beni ya da herhangi birini tehdit edemez. Bu sitenin birinci gündemi sizlere bunu anlatmak, hissettirmektir. Bu olaylar bizim varlık sahamızda gerçekleşmemekte. Bir isim, bir kimlik gibi tutuklu yaşamak isteyenleri tenzih ederim.

Yıllarca haber izlemedik ama şu ara izliyoruz. Elbette gelişmeleri haberlerden takip etmekteyim. Elbette sosyal medya ve Whatsapp'tan bir şeyler görmekte, duymaktayım. Gözüme gözüme sokulan videolar görüyorum, ses kayıtları alıyorum, dinliyorum. Bunların bir kısmı ailemin istikrarını sağlamak için elbette ki bazı aksiyonları almama sebep oluyor. Bu aşırı tepki göstermeden ve yorulmadan, olduğu kadar ve doğal olarak oluyor. Takıntılı, kaygılı ya da panik halde değil. Çünkü merkezim tüm bunları zihninde algılayıp işleyen Emre'nin üzerinde değil. Merkezim tüm bu olayları ve kişileri içinde bulunduran ama onların dışında bulunan bir yerde. Merkezim Emre'nin insanî, fani zihinsel aktivitesinde olmadığı için kendimi tam bir gözlem halindeyim. Emre üzerinde gerçekleşen tüm duygusal ve zihinsel aktivite tamamen tarafsız bir görüş alanından tam farkındalıkla izleniyor. Kendimin ─daha doğrusu Emre'nin─ tanığıyım. Emre olmadığımı entelektüel bilgi olarak, ─ezberlemek konuşmak gibi değil─ yaşayarak bir kez anladıktan sonra her şey kalıcı ve geri dönüşsüz olarak değişti! Emre farkındalık sahamda sesini duyduğum bir radyo, sinemalarımdan birinin perdesinde oynayan bir film, yanımdaki ağacın dalında öten bir kuş gibi. Onu duyuyorum...

O bir kuş sesi, o bir radyo, o bir film. Onu izliyor görüyorum. Orada bazen güzel sesler duyuluyor. Bazen şiddet dolu bir sahne oynuyor, bazen şefkat ve mutluluğun gözlerde yaşa dönüştüğü tatlı bir sahne. Öylesi saf, naif, hoş. Kadife gibi. Bazen dikenli tellerin arasından cildini sıyırarak geçen bir karakterin acısını oynatıyor. Her şey orada kendiliğinden öylece oluyor, ama ben parçası değilim. Şu an bu sözlerimi çok ama çok dikkatli bir şekilde seçiyorum. Zaman zaman uyuşuk ve dalgınlıkla birkaç dakika ya da saatlik kaptırmalarım hariç, Onun ne kötü bir sahnesinin acısını benimsiyor, ne de bir mutluluğunun bağımlısı olup alışkanlık ya da ihtiyaç ediniyorum. Bir daha o mutluluğu yaşamazsam ölmem. Çünkü aslen mevcut halim zaten bunlardan daha hafif, özgür ve doyurucu. Yaşanan hiçbir deneyim tarafından ne mutluluğu ile köle edilemeyecek, ne de acısı tarafından korkutulup yönetilemeyecek bir konumdayım. Gerçek özgürlük bu değil mi?

Aşırı veri akışını kapatın! Bilgileri alın; etraftan ve genel durumdan haberdar olacak kadar. Binlerce yorumu, bakış açısını ve %90'ı spekülatif olması daha muhtemel kötü bilgi salgınına bağlanmayın. Engel olamadan maruz kaldığınız ürkütücü ya da üzücü bir etki karşısında hemen soruyu sorun. Korkan/üzülen kim? Cevabınıza bakın. Belki 3-5, belki 150 defa sorsanız "ben" diyecek. Sorun: Ben kim? Cevap veremeyecek duruma kadar soruyu güncelleyip tekrar sorun. Ben kimim/neyim. Tanımlayın... Tekrar sorun... Yaşanan her şeyi özneye yöneltip sorun. Korkan kim? Hiç cevap alamayana kadar sorun. En sonunda hiçbir şey kalmayana ya da cevap alamayana kadar gidin. Kim korkuyor? Kim ölecek? Ölen kim? Üzülen kim?

😁

Ne olduğunuz ya da ne yaşadığınızla ilgili tüm kalıpları bırakın! En sonunda hiçbir duygu beslemediğiniz, hiçbir şey hissedip hakkında hiçbir kanıya varmayacağınız, hakkında fikir yürütme ya da hissetme ihtiyacı duymayacağınız ve hatta bunun gereksiz, ağır ya da yük duruma geldiği bir farkındalığa ulaşacaksınız. Tüm cevaplar tükenene kadar soruyu sorun. Hiçbir şey hissetmeyene, hikayenizle tamamen yabancılaşana kadar sorun ve çok dikkatlice inceleyin. En sonunda yaşadığınız hayat ve sahip olduğunuz(!) kimlik sizin için o kadar uzak, o kadar alakasız, o kadar sığ ve yabancılaşmış hale gelecek ki artık kimliğiniz, ona dair hiçbir şey hissetmediğiniz, onu izlemeye değer bulmadığınız, imkanınız olsa zaplayacağınız bir film haline gelecek! Siz bir kimliğe mi sahipsiniz yoksa size biçilen bir kimlik size sahip mi oldu?

Corona'yı kabul edin ve onu kullanın. Geri dönülmez, çırılçıplak ortada duranı, sarsılmaz özgürlük ve bağımsızlığı şimdi, Corona sayesinde bulun. Hiçbir kişi, nesne ya da koşul varlığınızı ne koruyabilir ne de tehdit edebilir!


#evdekal Türkiye

Emre Güney
20 Mart 2020



Merhaba Sevgili Dostlar. Bu gündemle ilgili birkaç satır yazma ihtiyacı duydum. Bu gibi ateşli ama geçici konuları genelde Facebook'ta geçiştiririm. Ama buranın ayrı bir kitlesi var ve onlara da düşüncelerimi aktarmak istedim.

Corona Virüs Özel Yazısı
Daha #domuz gribi reyting yapan ve köpüklü ağızlarımıza dolanan korkulu bir TV haberi iken onu tedirginlikle izliyor, dinliyorduk. Ondan önce de kuş gribi yaşandı ve fayda gören tek taraf ilaç-sağlık sektörü ile büyük tavuk ve yumurta çiftlikleri oldu. Küçük ve orta ölçekli üreticilerin tepesine çöktüler, ürünlerine el koyup imha ettiler, büyükler daha büyüdü ve piyasa üzerinde daha yüksek kontrol elde ettiler. Bundan 4-5 sene önce ödümüzü koparan domuz gribi son iki-üç senedir pek çok eve girdi çıktı ve bir kısmı tanısı bile konulmadan ayakta geçirilip gitti. Öylesine sıradanlaştı ve normalleşti. Şu anda geçirdiğimiz griplerin belki çoğu artık domuz gribi ya da onun varyasyonları. İlaç dahi kullanmadan, çok zorda kalınca da birkaç vitamin ve soğuk algınlığı hapı ile işimizde gücümüzde geçiştiriyoruz.

Çok geçmeden #coronavirus de aynı kaderi paylaşacak ve endişe kaynağı, ölüm korkusu olmasını bırakın, farkında bile olmadan ilaçsız ve ayakta, otomatik olarak savaştığımız küçük bir pürüz, bir haftalık bir konforsuzluk haline gelecek. Domuz gribi ve kuş gribinin Corona'dan daha yüksek öldürme oranlarına bakılırsa Covid-19'un basın ve medya yoluyla çok iyi pazarlanıp satışa hazırlandığı ortada. Kazananlar yine aşıyı satan küresel odaklar ve virüse karşı savunma için ürün üretenler, ülkemizdeki vicdansız, kalpsiz, onursuz, hayatındaki tek değer para olan fırsatçılar, toptancılar, üreticiler olacak. Medeni devletler böyle zamanlarda halklarını korumak için ücretsiz maske, dezenfektan dağıtırken, bunun için ekstra hizmet birimleri devreye alırken bizim ülkemizde maske, kolonya, dezenfektan ve hatta alkol fiyatları havaya uçuyor. Her şey para ve fırsat. Bunların hepsi manevi boşluklardan kaynaklanıyor.

  • Son derece dünyevi, insani, duygusal ve egosal bir çerçeveden konuşmak gerekirse düşmanımızın yine virüs olmayacağını; düşmanın kalpsizlik, onursuzluk, vicdansızlık ve şerefsizlik olduğunu görelim. Biz neden böyleyiz? 
  • Hakikat düzleminden konuşmak gerekirse tüm bu yaşananların ve hatta yaşanabilecek en acı (dahi en mutlu) tecrübelerin bile bizde  yaşanmadığının farkedilmesini, olup biten her şeye bu şekilde bakışın refleks haline gelmesini tavsiye ediyorum. Dünya bizim içimizde. Biz dünyanın içinde değiliz. Biz nefes durduğunda uçup gidecek hayat ya da kimliklerimiz değiliz. Biz nefesi alıp vereni gören bile değil, onu da farkedeniz.

Bedeninizi hissetmeyin demiyorum; bunu yapamazsınız. Ama bedeninizden DÜŞÜNMEYİN! Akıl yürütüp bedeninizin ürünü zihinsel faaliyetlere girmeyin. Bedeniniz dışında varolun. Bu şekilde BAŞINIZA HİÇBİR ŞEY GELEMEZ!
Velhasıl çoğunluk için bu mesaj çok gülünç ve saçma olacaktır. Gerçek varlığını keşfeden, onun başına hiçbir şey gelmediğini görür ve bilir. Dramlar dahi bir dalga unsuruna bile çevrilebilir.

Okul ve kreşlerdeki tatiller sebebiyle başta düzenleri altüst olup acil çözüm yolu arayan küçük çocuklu çalışan anne-babalar olmak üzere herkese iyi şanslar diliyorum. Virüs en çok ekonomik olarak etkileyecek. Tüm ticaret ve iş dünyası kilitlenmiş ve donmuş durumda. Ancak biz Türk toplumu olarak bir taraftan birbirimizi düdüklemeye devam ederken bir yandan da bu ortamı en eğlenceli şekilde yaşamaktan geri kalmayacağız. Bakınız Gezi Parkı. Dünya'nın hiçbir yerinde böyle bir zeka, böyle bir yaşam gücü ve gizli bütünlük göremezsiniz.

Türkiye'nin en samimi uyanış portalı Yeni Dünya için İpuçları son iki yıldır kendini tanıma üzerine yayın yapıyor. Kendini tanıyan Dünya üzerinde olup biten acı tatlı her şeyden azadedir. Tüm acıyı kökten yok etmeye çalışıyoruz. Tüm dramın ve geçici bağımlılık mutlulukların bizim başımıza gelmediğini, gelemeyeceğini anlatıyoruz. Kalıcı, gerçek ve sarsılamaz doyumu, kudreti anlatıyoruz. Sizi tüm beklentilerden, dış oyunlardan, dış mutluluklardan, sahte ve uyuşturucu kurtuluş planlarından, umut projelerinden koparmayı hedefliyoruz. Uyanışın en basit ve çıplak biçimde herkes için eşit şekilde ve kademesiz olarak mümkün olduğunu anlatıyoruz. Kademesiz dedim! Uyanış kendini farkedişle bir kereye mahsus patlama gibi gerçekleşir ve geri dönüşsüzdür. Dalgalanmalar yaşıyorsanız takip ettiğiniz kaynaklar ya da önderler tarafından kandırıldınız. Hakikati gizleyen şey çok basit, çok ulaşılabilir, kayırmasız ve ortada oluşudur.

İhtiyaç duyanlarla bu yazıyı paylaşınız. Sağlıklı ve neşeli günler! 


 

Ölüm Oyunu 💀 +18

Çiğdem'in Yazı Dizisi ─ Bölüm 9 

 




Bilincin ötesinde (mutlak) sindirme sindirememe meselesi yok, ama öyle bir geceyi (Muhammed Bilinci) yaşamak hiçbir sözün tarifleyemeyeceği ölçülerde zihni-bedeni sarsıyor, parçalıyor !!! Ama ben (mutlak) zihin-beden değilim; sarsılmam, parçalanmam... Zihni'min tamamen farkındayım, sarsıntının, parçalanmanın, sindirme çabasının..

Sonsuz Cesaretim, korkusuzluğum, kim olduğumdandır. Mutlak olan benim, her ne oluyorsa bilinç içeriğinde oluyor; ben ise onun ötesiyim.

Devam...

2 gün vücudumu dinlendirdim, meali; yattım, istesemde kalkamıyordum, kendi seçimimle dinlenme olayı yok tabii ki 😁 3. Gün 12 Temmuz'da Ayahuasca'yı içmeye hazırım. Haydi bakalım, ötesinde ne var, görelim kızım, haydi 🤓

Bu iç görülerden sonra insanların normal dediği yaşamı yaşayabilir miyim? Hahahahah, elbette mümkün değil, devam kızım, devam... Ok yaydan çoktandır çıkmış, arkama bile bakmam, yürüüü. 😊 Başımdan inenin ve vücuduma olanın ne olduğunu da henüz bilmiyorum. Öğreneceğim öyle ya da böyle, yürü...

8:30 gibi içtim Ayahuasca Anayı. Zihnimde tonlarca soru var, elbette ilk saat hepsini alabora ediyor, tüm vücudumla birlikte. Fiziksel yaşattığının tarifi söz konusu bile değil, nevrimi döndürdü, içimi boşalttı, per perişan etti yine. 😁 Gülücüğe aldanmayın, o esnada kesinlikle gülmüyorum.

Görüşler açılıyor!!!

Derin suda yüzdüğümü görüyorum, hayırrr!!! O esnada aynen hem suyun içinde yüzen, hem izleyen, hem de her şeyin farkında olanım. O derinlikte kendime seslendim; seni işittim, seni duydum ve kendime söz veriyorum, seni çıkaracağım ordan diye, seni çıkaracağım.

Saçma sapan binlerce suçluluk düşüncesi yağmur gibi iniyorrr ve bu palavralara kanmam diye kesin ve güçlü şekilde meydan okuyorum, masumiyetimi ilan ediyorum. EGO'nun düşünce sistemini yemem daha, geç bunları, geeçç !!! Tüm geçmişi söküp atıyorum. Gelme bana bunlarla, gelme, yemezler !!!

İsa'ya seslendiğimi fark ediyorum ve neden İsa'ya kendimi yakın hissettiğimi sorguluyorum, neden İsa, neden İsa diye.

Üst karnımdan yukarı çekiliyorum dehşet hızla, çıkıyorum, çıkıyorum, çıkıyorummm; başka bir gezegendeyim, etrafımda varlıklar var, Ayahuasca'ya oyalama beni bunlarla diye sert şekilde fırça atıyorum. Aşağı indiriyor aynı hızla beni!!! Çok kızıyor söylenerek sigara yakıyorum. Beni saçma sapan şeylerle oyalıyorsun, ne yapacağım bunları, ne işime yarayacak diye kızıyorum, kızıyorum... Böylece Ayahuasca da Çiğdem'den nasibini alıyor mu? Tabi ki 😁

Oyalama beni he, görürsün sen! ...ve Ölüm Oyunu !!!

Başka birine, "Ardımdan gel" dedi. O da, "Bana izin ver, önce gidip babamı göme­yim" diye karşılık verdi. İsa, "Bı­rak ölüleri, kendi ölülerini gömsün­ler" dedi, "Sana gelince, git, Tanrı'nın Hükümranlığı'nı insanlara duyur." (İncil Luka 9:59-60)

Yaşam sandığımız Dünya hayatının ölümün ta kendisi olduğunun net, kesin görüşü. 😫
Allahhh kahretsin! 😫 Açıkça görüyorum, tüm ölüm kapanı önümde açılı, dehşet ötesi sarsıcı, şokun şokunun şokunu yaşıyorum. Herkes ölümden korkuyor ama zaten ölümün içindeler, zaten ölüler. 😫
Ayahuasca Ana durmuyor. 😫

Hem açıkça her şeyi görüyorum hem de yağmur gibi bilişler bilincime iniyor!!! Ölüm kendisi ile besleniyor. 😱 Sahte güvenlik zımbırtıları ölümün içinde tutuyor. 😱 Korkuyla bağlıyor kendine.

Tüm savunmalar, çabalar ölüm için!!! Ölüm, ölümle tehdit ediyor. 😫 Ölümün ihtiyaçları sonsuzzz, alıyor, alıyor doymuyor. 😫 Tüm hastalıklar, beden koruma şekilleri ölümün ölümle tehdit ve savunmaları... ve netice yine kendisi. 😫 Yaşadığını sanan insanlar makyaj yapıyor çürüyen bedenlerine, ölümü gizlemek için, elbette ölümün makyaja ihtiyacı var, elbette var!!!

Bencillik, aç gözlülük, korku, ayrılık, nefret ölümün savunmaları. 😫 İnsanlar yaşadığını sanan zombi gibi, dehşettt 😫

Zaten ölü olan daha kaç gez ölecek? İnsanlık kabirde, kabir hayatı yaşıyor. 😱 Allah kahretsin. 😫Yaşam sandıkları gerçekte kabir hayatı. Bilmiyorlar... Ölü olduklarını bilmiyorlar. 😫 Ölü insanlar yaşadıklarını sanıyor, üstüne ölmekten korkuyorlar. 😱 Zaten ölüyüz be, zaten ölüyüz. 😱 Bir parça güvenlik satın almak için ölüme hizmetkâr olmuşuz. 😱 Ölümde güvenlik mümkün değil, asla değil ! Mümkün değil ! Algıladığımız bu dünyada güvenlik mümküünnn değil!!!

Ahhh isa, ahhh, doğru söylüyormuşsun, ahhh. 😫

Dünyada tutunulan her şey ölüme bağlanan ağır zincirdir. 😱 
(Dünyada neye tutunduğunuza bakın; onlar sizin ölüm zincirleriniz!!!)

Tüm kalbinle dünyada her şeyini kaybet diye haykırıyorum, haykırıyorum kaybet diyeeee, çünkü gerçekte tek kayıp ölümün ta kendisi!!! Zaten ölü olan doğum, ölüm oyunu ile varlığını sürdürüyor 😱

Ölümün tüm karanlığı, tüm sahteliği açıkça görülmüştür!!! Ölüme verdiğim tüm güç kesilmiştir!!! Yaşamın pazarlığı, talepleri olmaz!! Ben TEHDİT edilemem!!! Yaşam Benim, tehdit edilemem!!! Elbette devasal güç ve heybetle çıkıyor bu sözler !!!

Tüm çaba ve mücadeleler ölüm için. Yaşamın çabası mücadelesi olmaz. Ölüm korunmaya ihtiyaç duyuyor. Yaşamın korunma ihtiyacı yoktur. Benim korunma ihtiyacım yok diye kesin ve güçle bildiriyorum!!!

Ölümün sonsuz açlığını tüm vücudumla yaşıyorum. 😫 Sonsuz hiç doymayan açlık. 😫 Ölümü ve ona ait her şeyi tüm varlığımdan söküp atıyorum ve tamamen insanlıktan attığımın da bilincindeyim.

Dehşet düzeyde esniyorum, esneyerek vücudumdan bir şeyler çıkıyor. 😱 Vücudum sarsılıyor, kıvranıyor, şoklardayım, vücudum öyle sarsılıyor kiii... 😱 Belimden sertçe yay gibi geriye çekilip bırakılıyorum. Alt çakralarım kafayı sıyırmış düzeyde çalışıyor. 😫 Hayretler içerisindeyim. 😱

Vücudum inanılmaz düzeyde titriyor, dehşetten şok geçiriyorum.😱 İçinden geçtiğim durumun devasallığının tamamen idrakındayım. Gözlerimden yaşlar akıyor!!! Lakin hissetmediğim tek şey korku! Korku hiç yok!

Ben tehdit edilemem diye onaylıyorum tekrar!!! Sahteliğin tarafımca görüldü, bitti artık! Belim tekrar sertçe yay gibi çekilip bırakılıyor ve bu dakikalarca sürüyorrrr. 😫 Bedenim kukla gibi. 😱

Yüzleştiğim ölüm oyunu için asla ağzımı açıp konuşamayacağımı dibime kadar hissediyor, konuşamam, konuşamam diye söyleniyorum dakikalarca!!! Vücudum şiddetli şekilde sarsılmaya devam ediyor, devasal düzeyde esniyorum. Yüzüm göz yaşlarımla ıslanıyor. Ağlamıyorum ama gözlerimden sel gibi yaşlar akıyor.

Saf farkındalık olduğumun tamamen farkındayım. Sabaha karşı ellerim tir tir titreyerek sigara yakıyorum, Zihni'm yaşadığının büyüklüğünü nasıl sindireceğini düşünüyor, vücudum esniyor, esniyor, esniyor ve sızıyor...

Çiğdem Gürler
Aralık 2019


Muhammed Bilinci

Çiğdem'in Yazı Dizisi ─ Bölüm 8


Muhammed bilinci tarafımca tüm insanlık namına görülmüş, tanınmış, kabul edilmiştir...

Yakından hakikat tutkumu bilen arkadaşlarım tutkuma, sadakatime, kararlılığıma hayranlıklarını ifade etmişlerdi. Benim için bu çok tuhaf, çünkü bilmek istememeyi anlamıyorum ki 😊

Bol küfürlü gecenin sabahında sonsuza dek konuşamayacağımı sandım, sonsuza dek konuşmayı kesmek! Tüm konuşmalar sözler anlamını yitirdi, çünkü herkes rüyadaki figüran sadece, bunu açıkça bilmek, owww, gerçekten nefes kesici !!!!

O gün hem küfür ettim (yüz yıllık etmişimdir) hem dinlendim hem de tefekkürün dibini vurdum. Bu kadar olamaz, bir şey eksik!!!! Nedir o? Bilmek zorundayımmmm, bekleyemem, bilmek zorundayım!!!! Yorgunluktan evet ölüyorum ama merakım tabi ki daha ağır basıyor. Pehhh zaten bitmişim, öyleyse devam, devam kızım!!!

Böylece bir gün arayla yine yüksek doz hazırladım ayahuasca çayımı ve aynı saatte içtim. Hiç iyi beklentim yok, bir önceki sefer zihnimi yerle bir etmiş, ne bekleyeceğim, fena kızgınım!

Açılışı daha önce bahsettiğim arkadaşımın hissettiği özlemi bana yaşatarak yapıyor, ahhh! Aynen onun yaşadığı gibi yaşıyorum ve açık görüşle şu sözleri söylüyorum ona; üzülmeee, biz ayrılamayız üzülme bizim ayrılmamız mümkün değil, çünkü biz aynıyız üzülmeee !!!

Tabii ki o esnada aynılığımızı açıkça görüyorum, buna ister ikiz ruh, ister başka bir şey densin, farketmez... Aynıyız, tekiz işte, iki farklı beden, ama tek ruh. Onu teselli ediyorum şefkatimle ve ayahuasca beni tarifi mümkün olmayan bir yere çekiyor!!! Neredeyim, yahu neredeyim, neresi burası, neler oluyor yine?

Kalbin hükümdarlığına hoş geldiniz....

Kalbimin içindeyim 😱

Kendi kalbimin içindeyim 😱
Hakikat aşkımın devasallığını görüyor ve yaşıyorum. 😱

Aman Tanrım, hiçbir şey buna direnemez, hiçbir şey bu büyüklüğe karşı koyamaz, yüzeyde görünen buz dağının ucu sadece!!! Kalbimdeki hakikat aşkının devasallığından şoka giriyorum... Bu devasal arzu, kalbimin en derininde olan bu hakikat aşkı elbette ölümü bile yerle bir eder, ölüm ne ki bu arzunun karşısında, hiiiççç !!!

Her şeyi yaparım bilmek için, her şeyi! Kalbimin en derin arzusu HAKİKAT...

Hiçbir şey önümde duramaz, hiçbir şey mani olamaz, hiçbir şey yoluma çıkamaz, ki mümkün değil. Bu hakikat aşkı durdurulamaz, engellenemez boyutlarda 😱 Tüm dünya karşıma çıksa bile mani olamaz bana!!! Çok derinlerden geliyor bu arzu, kalbimin en derininden !!!

Ve tabi ki kalbimi görüyorum tüm saflığıyla hakikat aşkını görüyorum hayretler içerisindeyim 😱Cam kırıkları da görüyorum ama ne anlamıyorum (çok sonra bunu da açtı, ilerleyen bölümlerde yazacağım)
Ve ayahuasca ana sözlerin tariflemede imkansız olanı açıyor önüme!!! Zihnimi önüme seriyorrrr 😱 Kendi zihnimin katmanları önümde serili tüm yapıyı önüme açıyor, resmen çarmıha geriliyorum!!! Aman tanrım!!! Çarmıha gerilmek gerçekte bu demek. 😱

Zihnim önüme serilirken tüm vücudumla yaşıyorum çarmıha gerilmeyi 😫 Her yerim açılıyoorrr. Vücudum kilometrelerce geriliyor resmen 😫 Bedenim zihnimin ta kendisi, tüm dünya zihnimin ta kendisi 😱.

Çarmıha geriliyorum 😩 Vücudum paramparça oluyor resmen 😫 Saatlerce gerildim, açılmayan hiçbir yerim kalmadı, paramparçayım 😫 Kim toplayacak beni artık diyorum, kim toplayacak ? Paramparçayım !!! Ayahuasca ana durmuyor !!! Yoğun isteğimin bana engel oluşunu açıkça gösteriyor, ve fırlatıp atıyor isteğimi...

Çarmıha gerildim, paramparçayım (zihnim ve bedenim), devasal arzum yerle bir edildi... Bedenim bitik halde, parmağımı bile oynatamıyorum, zihnim tamamen sessizliğe büründü, tamamen boş; Mutlak olan'ım, tek olan, ihtiyaçsız olan!!!

Sessizlik...

Böylece 25 seferlik çayı 11 seferde bitirmiş oldum. Ve tekrar iki katını temin ettim.

Elbette her gün 4-5 saat sessiz kalmaya devam ediyor ve tüm gün farkındalık olduğumu hatırlıyorum. Ayahuasca da çok derinlere gitmemin sebebi de zaten düzenli ve sürekli farkındalık olduğumu hatırlamam, sessizliğe girmem, Çiğdem ile özdeşleşmemem. Herkes nasıl işe gidip mesai harcıyorsa benim de işim bu. Ya hakikat ya ölüm sözüm öylesine edilmiş bir söz değil.

Ölümüne girdim, ortası, arası, olmazı falan yok. Her şeyi yaktım, tüm hayatımı koydum masaya. Başka ilgilendiğim hiçbir şey yok! Ayahuasca sadece bir parçası bunun. Ayahuasca içer hepsini bilirim mevzusu olmadığını tekrar vurgulamam önemli diye seziyorum. Ayahuasca hazır olduğumuz kadarını açıyor. Yani bilinç düzeyine göre. Bilinç düzeyini ilerleyen bölümlerde açıklayacağım.

Asıl önemli olanın Saf farkındalık olduğunu vurgulamak zorundayım!

Ve başımın tepesinin tamamen açık olduğunu da yazmıştım. Devasal düzeyde tüm gün inen saf enerji yüzünden normalden yüzlerce kat daha ağır yaşıyorum, çünkü ayahuasca içtiğimde başımdan inen katlanarak artıyor. Çakralarım devasal boyutlarda çalışıyor. Binlerce ölüm yaşadığım fiziksel zorluğun yanında hiç kalır. Her seferinde bedenim ölümüme hazır, kimse sorumlu tutulmasın diye yetkililere yazdığım dilekçeyi de masaya koyup öyle içiyorum. Ciddiyetimin düzeyini ifade edebilmek için açıklama yaptım. Ayahuasca içer bilirime indirgenemez, asla! Ve Emre'ye sözüm olmasa kesinlikle yazmazdım. Bu iç görü ve idraklerimi sözlerle aktarmaya çalışmak bile ahmaklıktır. Elbette ben ahmağın tekiyim 😁

Devam...

9 Temmuz 2019 da 12. Ayahuasca çayımı içtim. Elbette yine yüksek doz, çünkü düşük doz bana etki etmez. Şov için yüksek doz değil yani. Ne bekleyeceğimi artık bilmiyorum, içtim izliyorum sadece.

1 saat geçmeden düşünce fırtınası esmeye başladı. Fırtına kelimesi bile çok yetersiz ifade etmek için. Vücudumdaki devinim dehşet düzeyde 😫 çakralarım devasal hıza çıktı 😫 ölsem de kurtulsam artık diye diliyorum 😩 Kusuyorum, içimi nezaketsizce sert bir şekilde boşaltıyor 😩

Yere diz çökmüş klozete sıkı sıkı sarıldığımı fark ediyorum, ulan diyorum ölmenin de bi asaleti olur be! Rezilliğin, acizliğin dibindeyim. Klozete yere diz çökmüş sarıldığınızı bir hayal edin yahu 😁 Tanıştırayım; yeni sevgilim, bay klozet 🤣

Dehşet berbat ötesi bir haldeyim, kalkabilsem kalkacağım da kalkamıyorum ki 😊 Öyle ne kadar kaldım? Hiçbir fikrim yok 😁 Ağlanacak hale gülünür mü? Gülünüyormuş 😁 Bacaklarım titreyerek yatağa geçiyor uzanıyorum. Dehşet üşüyorum... Sigara yakıyorum titreyerek, bitik haldeyim, donuyorum ama sigara içebiliyorum, öyle acayip bir yaratığım 😁

İçim hala deviniyor, organlarım dışarı fırlayacak gibi artık. Başımdan akan enerji devasal boyutlarda, her çakram uçak motoru gibi çalışıyor, vücudum dehşet zorlanıyor, dehşet!!! Ama gülümsediğimi fark ediyorum, niye gülümsüyorum, henüz haberim yok!

Binlerce düşünce yine fırtına gibi esiyoorrrr veee ayahuasca'ya sert ve kesin bir şekilde talimat veriyorum; boşalt içimi, boşaaalt!!! Hiçbir şey kalmasın!!! Tamamen at gitsin hepsini!!! Boşaaltt diye emir veriyorum...

Hangi cüretle söyledim bunları, elbette bilmiyorum. Hiçbir şey o esnada kontrolümde değil, sadece olanların tamamen farkındayım. Tüm düşünceler boşaltılıyor böylece, hiçbir şey kalmıyor, boşluğu yaşıyorum, tarifi mümkün değil bunun.

Ve perde iniyor....

Açık görüşle/oluş (göz görüşü değil, tarifi mümkün değil) konuşmaya başlıyorum. Dünyanın hem ötesinde hem de içindeyim, aynı anda!!!

Eyy insan!!!

Hangi cüretle bu yükü yüklendin diye haykırarak soruyorum. Çünkü o esnada insanın çektiği tüm acıyı, yükün devasallığını görüyor ve yaşıyorum. 😫 İnsan kitap gibi önüme açılıyor 😱

İnsaannnnn bu yükü ne dağlar taşır, ne gökyüzü, ne de yeryüzü!!! 😫 Bu kadar acıyı neye güvenerek kabul ettin? 😫😫😫 İnsaannn!!! Sen kimsin ki buna razı geldin ey insan, kimsin ki sen? Sen ne taşıyorsun ey insan!!! Gizlediğin nedir insan?

Tabi bu sözler öyle büyük güçle ve heybetle çıkıyor ki, kendim şokların şokuna giriyorum... Geçirdiğim şok tabi ki mani olamıyor, devam ediyorum görmeye ve konuşmaya.

İnsaannn sen çok büyüksün insan !!! Elbette melekler sana secde eder insan!!! İnsannn büyüklüğüne eğiliyorum insan, yüceliğine eğiliyorum insan!!! Sen çok kutsalsın insan!!! (Devasal büyüklüğü, kutsallığı tamamen idrak edip yaşıyorum. Vücudum izin verse kalkıp diz çökerdim...)

Sen çok güzelsin insan!!! (Elbette o esnada yaşıyorum tüm güzelliğini ama söze sığmaz bu yüzden anlatma ukalalığına girişmeyeceğim) Yeter insann, yeteerr, sök at hepsini!!! Yeteerrr!!!

İnsan sen aşksın insan!!! Bu ne büyük bir aşktır insan!!! 😱 Ey insan, kutsalların kutsalı sensin insan!!! Ey insan elbette sana sadece aşk yakışır insan!!! Elbette sana sadece aşk laik insan!!! İnsaann hakkını tanıyorum insan, kutsallığın tarafımca tanınmıştır insan!!!

Muhammed Bilinci tarafımca tüm insanlık namına görülmüş, tanınmış, kabul edilmiştir... 🙏
Hepimiz adına tarafımca görülmüş, alınmıştır!!! Aşkın vakti geldi insan, kabul ediyorum... 🙏

İnsan, yeniden doğma vakti geldi!!!

Aşk sana helaldir insan!!! Sen bunu çoktan hakettin insan, hakkını alıyorum insaann. Hepimiz adına alıyorum, hepimiz adına!!! (Bu sözleri söylerken çok güçlü şekilde dizlerime vurarak söylüyordum, sesimde ki güç ve kesinlik dağları yerinden oynatacak ölçüdeydi, ve aklın çok ötesine geçmiş olan hayret içerisindeydim)

       BİLGELİĞİN SONU AŞKTIR!     
        Ramana Maharshi      

Yeryüzüne aşk geldi !!!
Ben AŞK'ım !!!
Ben kendime aşığım !!!
İnsan... Allah'ın evi insan !!!
Ben sende kendimi seviyorum İNSAN !!!
Sen benim aynamsın İNSAN !!!
SENDE GİZLİ OLAN BEN'İM !!!
Kendi büyüklüğümü, yüceliğimi, kutsallığımı sende yaşıyorum !!!
BEN SEN'İM !!!

Tüm bu konuşma yaşanarak gerçekleşti !!!

Alt karnımda çok feci enerji var, hamile gibi hissediyorum. Resmen enerjiyi doğuruyorum... Yaşadığım fiziksel ıstırap hayal edebileceğinizin trilyon katı! Saat 3'ü geçiyor, akşam 8'de içmişim, 7 saat geçmiş. Şoklardayım, ölesiye yorgunum... Ayağa kalkıyorum şoktan, Çiğdem ne geliyor başına senin Çiğdem diye hayretten söyleniyor, odada volta atmaya başlıyorum. Sen bunları nasıl konuşursun diye haykırıyorum!!!

Onca sıkıntın bunun içinmiş meğer!!! Çiğdeemmm eyvah ki eyvah, ne bok yiyeceksin Çiğdeemm!!! Eyvah ki eyvah 😫 Volta atıyorum, oturuyorum, kalkıyorum, nasıl taşırım bunu diye söyleniyorum... Şokların şokundayım. Tüm gücüm tükenene kadar sürdü bu, ve sızdım...

Çiğdem Gürler
Aralık 2019